Gazilik Ünvanının Meclis Konuşmaları ( Osmanlıca çeviri )

Meclis Tutanağının İlk Sayfasıdır / Toplam 7 Sayfadır.

Reis Paşa (Mustafa Kemal) Maraş’tan bir telgraf var.

            Gazi Ayıntab’da pek çok fedakârlıklarda bulunan, muhârebâtta bulunan kıymetli gazilerin bazıları kıymetli azalarını kayıp etmişler orada hastanede bulunuyorlarmış. Onları Meclis-i âliyeniz namına taltif etmek için bazı hedâyânın alınmasını teklif ediyorlar. Onun için rey-i âlinize arz ediyorum (muvafık sedaları)

            Bunun üzerine Mecliste bazı mebuslar söz hakkı alarak Gaziantep Savunması ile ilgili oldukça önemli konuşmalar gerçekleştirmişlerdir. Mebusların toplantı süresi boyunca sırasıyla verdikleri ifadeler ve son sözü alan Mustafa Kemal Paşa’nın sözleri Meclis görüşmelerine şu şekilde yansımıştır:

            Müfid Efendi (Kırşehir): Ayıntablıların memleketlerini vatanlarını müdâfaa hususunda gösterdiği şehâmet Osmanlı ve Türk tarihine altın kalemle yazılacak şehâmetlerdendir. Bâhusus kendilerine Gazi unvanı verilmekle hak bir vazife îfâ edilmiş oluyor. Orada bulunan gazilerimiz bit-tabi şimdiye kadar yaptıkları muhârebâtta, mücâdelatta şehit verdikleri gibi içerilerinden mecruh olanlarda vardır. Onlar bizim namımıza, Büyük Millet Meclisi namına bu vazîfe-i gazayı ifa ettiklerinden dolayı Büyük Millet Meclisi kendilerini her türlü hedâyâlarla memnun ve ikram ve îzaz etmek suretiyle vazîfe-i milliyesine ifa edeceklerinden emin olduğum için bütün muhterem refîkanın bu mesai hayriyelerini bir an evvel ifa etmelerini istirham eder ve gazilerimizin vazifelerini bitemamiha ifasına sebep olacağından dolayı kendilerine ayrıca meclis namına bu gazada gösterdikleri işlerden dolayı teşekkür edilmesini istirham ederim. (hay hay sedaları).

Besim Atalay Bey (Kütahya):Efendiler biliyorsunuz ki binlerce seneden beri beşeriyetin yetiştirdiği büyük adamlar insanların hukuk-u şahsiyesine, milletlerin hukuk-u milliyesine riayet etmeyi telkin ve talim etmişler. Fakat ne olmuş? Hiç.. Allah’ın gökten inzal ettiği kitaplar, bize gönderdiği peygamberler hepsi bunu tavsiye etmiş, şahısların milletlerin fertlerin hukukuna riayet etmeyi tavsiye etmiş, fakat yine ne…. Yine hiç. Hem bu öyle peygamberin ümmeti tarafından vaka olunuyor ki efendiler dünyada insaniyeti, her şeyden daha ziyade tavsiye eden Hz. İsa’nın ümmeti iddiasında bulunan milletler bugün dünyayı eline almış her tarafta kan, her tarafta zulüm her tarafta cinayetler îka ediyorlar. Yalnız peygamber değil, dünyada yetişen filozoflar, dünyada yetişen şairleri de uhuvvet-iumumiyeyi insanların hukuk-u ferdiye ve şahsiyesini cemiyetlerin hukuk-u milliyesini tavsiye etmiş, fakat ne olmuş yine hiç efendiler.

Son asırda en büyük ilim tanıdığımız sosyologlar bile, milletler yükseliyor. Gittikçe inceleşecek onlar bir gün tekâmül edecek derken biz bugün tedenni ettiğini, yine ilm-i İslam’ın şarkında kan, garbında kan, şimalinde kan cenubunda kan görüyoruz, efendiler biliyorsunuz ki Ayıntab’ın ahval feciasını, aylardan beri yokluk içerisinde uğraştı, didindi. Dünyada ancak Kartaca müdâfaasına mahsus olan bir büyüklüğü gösterdi. Nihayet ne oldu taşlar içerisinde, kanlar içerisinde en medeni zan ettiğimiz Fransızlar tarafından onların müdâfaası kırıldı.

Efendiler, o Fransızlar ki, biz garp âleminin yegâne mütemeddin müterakkî bir millet diye onların medeniyetini, onların lisanı, onların ilim ve maârifini memleketimizde tâmime çalışıyorduk. Halbuki ne görüyoruz? Bugün bizim mukaddes hukukumuza evvela onlar tecavüz ediyorlar. O Ayıntab ki: bin şu kadar seneden beri, İslam’ın ilk intişarından beri Müslüman’dır efendiler. Ta Halife-i Raşidin zamanında İslam olmuş Ayıntab, belki tarihin bahs etmediği zamandan beri Türk olan Ayıntab efendiler, ta Hititlerden tutun, İskitlerden tutun, Hunlardan tutun, Zulkadirilerden tutun hülasa tarihin bahs ettiği ve etmediği zamandan beri Türk olan Ayıntab bugün bizim elimizden alınmak isteniyor.

Arkadaşlar, bilin ve agâh olun ki her gecenin bir gündüzü vardır. Bugün İslam ümmetinin, Türk milletinin üzerine yüklenilmiş olan felaket bir gün atılacaktır. Allah’ın kudreti, tabiatı budur, Allah’ın sünneti de budur her gecenin bir gündüzü, her kışın bir yazı olacaktır. Biz azm-i milliyemizi hüsn-ü istimal ettikçe garp alemi eminim ki bir gün hukukumuzu teslim edecektir. Biz eğer kendi kılıcımıza yaslanır, kendi hakkımızı iddia edersek dünya bizimle, Allah’ta bizimle beraberdir.  

Cevdet Bey (Kütahya): Efendim tarihte, askerlik tarihinde, harp tarihinde şehâmetlere yürünen şahnâmelerle tavsif olunan birkaç müdafaa vardır. Üç bin senelik bir efsane içinde Trova müdafaası sonra efendiler, Roma’nın Anibala karşı müdafaası sonra Roma’nın kinine hedef olan ve nihayet enkaz ile neticelenen Kartaca’nın mağdur müdafaası vardır.

Efendiler, Osmanlı tarihinde en yüksek bir sahife bahseden Plevne müdafaası vardır. Lakin Ayıntab müdafaası hepsinden üstündür. Efendiler, Avrupa bizi Wilson’un iğfal prensipleri ile aldatarak silahlarımızı aldıktan sonra, cephanemizi aldıktan sonra, bizim müdafaa aletlerimizin hepsini aldıktan sonra memleketimizi istila etti. Arap memleketlerini, Suriye’yi kâmilen istila etti ve bu suretle o daha ileri gideceği ümit ediyordu. Çünkü onun için Anadolu en büyük bir hedef idi. Şarkı ezmek için Anadolu’yu ezmek esas idi efendiler. Fakat efendiler, Fransızlar Suriye’yi istila ettiğinden mütevellit bir suhuletle adımını atarken karşısında müthiş, mehib bir sesin yükseldiğini hissetti. Bir ses kalktı. Orada dur dedi. O ses Ayıntablıların sesi idi. Efendiler, Ayıntab müstahkem bir belde değildir. Ayıntab şairane bir beldedir. Ayıntab’ın seması münevverdir, zemini çiçeklidir. Müstahkem bir şehir değildir. Senelerden beri harp görmeyen bir memlekettir. Fakat onun kalbinde bir iman vardır, milletin doğurduğu bir iman, milletten husule gelen bir celadet vardır. Ayıntab hiçbir zaman istila kabul etmedi, esaret kabul etmedi ve Fransızlara dur… dedi durdurdu. 10 aydır mücadele ediliyor.  Ayıntab’ın her bir kalesi her bir mağarası bir istihkam oldu. Her bir kadın kalbi, her bir erkek kalbi istihkam oldu. Çünkü efendiler, biz müminleriz. Bizim iman gibi bir serhadımız vardır. Bizim serhadımızı hiç kimse, hiçbir ecnebi kuvveti aşamaz.

Efendiler size hakiki bir vuku arz edeyim. Geçenlerde Ayıntab’lı bir adam geldi. Bendeniz de Ayıntab’lıyım. Fransız ordusu Ayıntab’ı muhasara ettiği zaman müthiş toplarla bombardıman ediyormuş. Bir ay hedef ittihaz ediyor, eziyor, yıkıyor, beş dakika sonra oradan bir Osmanlı bayrağı yükseliyor, ona mukabele.. o ev yıkılacaktır, lakin o ev yıkılsa bile enkazı üzerinde Osmanlı bayrağı temevvüç edecektir, diye cevap veriyor.

Efendiler istirham ederim, Ayıntab için her ne lazımsa bunu verelim. Ayıntablılar her ne istirham ediyorsa buna muvafakat edelim çünkü on aydır serhaddimizi müdafaa etmektedir ve Osmanlı tarihine en yüksek bir sahife çizmiştir ve ecdadımızı tekrar göndermiştir. (Alkışlar)

İhsan Bey (Cebel-i Bereket), Efendiler cümlemize teslim ederiz ki fazilet üzerine müstenid olarak medeniyeti kabul eden insanlar için dünyada en büyük şeref en ulvi his selamiyet ve saadet-i umumiye namına hidmet etmek hatta bütün beşeriyet hidmetkârı olmak, hizmetkârı olanları da takdis ve tebrik etmekten ibarettir. Fabrikalarından çıkan dumanın çokluğunu görerek kendilerine medeni süsünü veren garplılar; Kilikya’nın pamuklarına hırslanarak güya oraya medeniyet getirmek için toplarıyla bombalarıyla, süngüleriyle bütün illet-i tahrip ve vahşetiyle Ayıntab’a hücum ettiler. Yalnız hakkı, yalnız hürriyeti, yalnız istiklali için mücadele eden ora halkını yedi buçuk ay muhasarada bulundurdular. Nasfından fazlası kadın, çocuk, ihtiyar, genç, hasta, sağlam bütün oranın evladını toprağa gömdüler. Utanmadan edebiyatlarında hürriyet-i beşeriye ve istiklal davalarını güden ve bu davalar uğrunda ölenleri takdis ve tebcil eder gibi görünen Fransızların orada yaptıkları zulüm ve vahşet hiç şüphesiz her türlü kayıttan azade olarak yalnız insaniyet mefkuresini takip iden ve fakat hakiki insanlardan ibaret olan bir kısım sekine-i ilim için “hakiki medeniyet kimdedir ve zulüm ve vahşet kimdedir” Bu hükmü verdirmiştir. Bendeniz suret kat’îyede eminim ki şimdi heyet-i muhteremeniz.  Ayıntab’da hürriyet için, varlık için, hak için mücâhede edenleri yalnız Türk olduğu, yalnız İslam olduğu için değil Türk ve İslam dahi olmasa hürriyet ve istiklal ve adaletname mücâhede ettikleri için takdis ederseniz. İşte bu takdisten doğan hisle Heyet-i umumiyenizden istirham ediyorum ve zaten aşk-ı hürriyet olan ve davay-ı   istiklal için buraya toplanmış ve her tehlikeyi göze aldırmış bulunan heyet-i muhtereme şüphesiz evvela Ayıntablılara her türlü muavenet ifasına her türlü kuvvetin ihzarına heyet-i vekiliyeyi mecbur etmelidir. Ondan sonra ve kahraman müdâfilere o şehit analarına o şehit babalarına, şehit yavrularına Müfit Efendi’nin buyurdukları gibi heyet-i muhtereme bir takdirname bir tebrikname göndermelidir. Ondan sonra teklif edilen hediyeyi her türlü maddi ve manevi fedakârlığı yaparak götürmeli ve takdim etmeliyiz (hay hay sedaları).

Vehbi Efendi (Konya): Ben şu kürsüye bir şeye teşekkür için geldim. Biz Avrupa’yı görmedik. Fakat Avrupa’ya giden gençlerimiz: vay Avrupa’nın medeniyeti, vay Avrupa’nın insaniyeti, vay Avrupa’nın adabı ve erkanı diye şapır şapır bize sena ettikleri halde şimdi Avrupa gören zevatın bugün Avrupa’nın medeniyeti olmadığını yani medeniyetten ari ve hunhar bulundukları ve insanlara feci bir surette kıyıcı bir millet olduklarını idrak ettiklerine teşekkür ederim çünkü Avrupa’yı görmediğimizden bazı sözlerine şimdiye kadar inanıyorduk demek   o sözlerin hiçbirisinin esası yokmuş. Sonra Ayıntab için lazım gelen muaveneti bil-tabi hepimiz arzu ederiz onun için bir şey söylemiyorum.

Abdullah Azmi Efendi (Eskişehir): Efendim Ayıntab’ın gösterdiği mevcudiyet her türlü takririn fevkindedir. Meclisten yapılacak teburruat Ayıntab’ın gösterdiği fedakarlığa karşı gayri kâfi gelebilir bunu ajanslarla ilan ederek her taraftan teburruat iştirak edilmesini ve mecliste bunun için birinci teşekkülünü teklif ediyorum. Çünkü meclisin yapacağı fedakârlık teburruatne kadar olsa Ayıntab’ın gösterdiği fedakarlığa kâfi bir mukâbele olamaz yani meclis kâfi değildir. Binaenaleyh ajanslar vasıtasıyla meclisin mukarreratını her tarafa ilan ederiz teburruattabulunurlarsa mecliste bir encümen teşkil ederiz o encümene gönderirler. Çünkü Ayıntab’ın gösterdiği fedakârlık ancak bu suretle takdir olunabilir bunu teklif ediyorum.

Reis (Mustafa Kemal Paşa): Efendim bu telgraf münasebetiyle vuku bulan beyanat birkaç noktada hülasa edilebilecektir. Bir defa esas itibariyle Heyet-i Celileniz kahraman Gazi Ayıntab ahalisine bu tezahüratı ve buna zimmetten teşekkürâtını iblağ etmek üzere divan riyaseti mecbur tutuyorlar. Saniyen esas itibariyle hastanede bulunan ve bazı kıymetli azalarını kayıp etmiş bulunanlara heyet-i celileniz namına münasip bazı hedâyânın takdimi meselesi var. Müsaade buyurursanız bunları sıra ile reye koyayım. Evvela heyet-i celileniz namına bir teşekkürnâme yazılmasını reye koyayım. Tensip buyuranlar lütfen ellerini kaldırsın. Tensip olunmuştur efendim. Bu hedâyâ takdimi meselesine dair ufak bir îzahede bulunayım efendim. Geçenlerde zaten Heyet-i Celileniz garp cephesi için bir miktar mebleğın tespitini tensip buyurmuştu. Zan ediyorum ki o para henüz tamamıyla sarf edilmemiştir münasip görülürse o paranın bir kısmını buraya verelim. Şayet gayri kâfi gelirse o vakit yine Heyet-i Celilenize müracaat olunur. (Muvafık sedaları) ahvalde meseleyi bu suretle tesviye etmeyi tensip buyurursanız lütfen ellerinizi kaldırınız. Tensip olundu efendim. Bir şey daha arz edeyim. Tabii bu hedâyânın buradan refikadan bir kısmı ile oraya gönderilmesi uzun olur, müşkül olur zaten daha evvel refikadan bazılarını oraya göndermiştik tensip buyursanız bu hedâyâ meselesini yine o arkadaşlarımız vasıtasıyla tevzi ettirelim. (Daha iyi olur sedaları) efendim, tasnif ara neticesine kadar teneffüs.[1]


[1] TBMM, Zabıt Ceridesi, 1. Dönem, 2. Yasama Yılı, 3. İçtima, 1. Celse, Meclis Tutanakları, cilt:9 5 Mart 1337 Ankara



Bir yanıt yazın